16 Temmuz 2008 Çarşamba

çekiyorum

hepbirlikte bir resim çektirelim. bir dahaki sefere eksilmiş olabiliriz. ben ölmüş olabilirim. gene de biz oluruz. bensiz de biz olabiliriz. hem de daha iyi oluruz bakarsınız. ah canlarım benim. öp öp öp.
evet istanbulda bazı değişiklikler olmuş. özellikle metro ile ilgili bazı gelişmeler olduğu gözümden kaçmadı. finüküler midir nedir öyle bir sistem kurmuşlar taksimden kabataşa. bu taraf taksim gezi bu taraf ne biliyim ne bu finüküler de neresi aceba derken durumu kavradık. oradan sen telle sarkıt lokomotifi aşağıya kaydır, işte ona diyorlarmış. başka isim bulamamışlar finüküler olsun bari başka bulamadık diye karar vermişler. ayrıca bu metrolardaki yürüyen merdivenlere hücum edildiği zaman "merdivenler yürüken bir de ben tırmanarak çok sevgili enerjimi heba edemen" diye düşünen tembel zevatın, merdivenin sağ cenahına yapışmak suretiyle "ben koşarak çıkacağım acelem var veyahut canım tez" halet-i ruhiyesinde bulunan kardeşlerine yol verme kültürüne kavuştuklarını sevinçle müşahade ettim. istanbul halkının adam olma süreçlerini önümüzdeki altı sene içerisinde tamamlamayabileceklerini umuyorum. hadi aslanlarım elinizi çabuk tutun. sizi de allah yarattı. tesis de var.
dünyanın en güzel nargilesini fatma`nın bizi götürdüğü kallavi diye bir teras kafede içtik. istiklal mırıl mırıl. antiloplar ters ters.. nefis bir güzellikti. bahreyn tütünüymüş. bir de oraya yazmışlar terasın camına "üşürseniz lütfen şal isteyiniz" diye. böyle bir nezaket ortamı böyle bir güzellik dumanı içinde muhsin ile tanış olduk. kırmızı saçlı filan ama iyi biri. çünkü edep bu zamanda en zor meziyettir. sonra sen benim gibi boş ağızlıyı bile edeple dinle.. kim bilir başkalarını nasıl dinler bu çocuk o iştahla. allah hayırlar versin. muhabbet ettim doğrusu. annemi inandıramadım. ama annem zaten bir tuhaf. annemin oğlu gelmiş. anne dedim hepbirlikte bir resim çektirelim. bir dahaki sefere eksilmiş olabiliriz.

ben ölmüş olabilirim dedim.
bazı fotoğraflarda makineyi kurup kareye yetişmeye çalışan insan vardır ya o ne kadar sevimli bir insandır değil mi? :babam.
olmayacak bizim o resim işi. çocukları hiç kucağına almadı, oradan anladım. dün miğdesi ağrıyınca çantamdan çıkarıp proton pompası inhibitörü verdim ama işe yaramadı pek. çocukların adını hala ağzına almadı. ilk gün ihsanın eline bir diş fırçası vermişti gerçi. bu hiçbir şey demek değildir matilda.
gene de öptüm. canıma değsin!

Hiç yorum yok: