9 Mayıs 2012 Çarşamba

eyfel var dediler geldik

eyfel kulesi bişeye benzemiyor. ama biz turistler oraya gidip fotoğraf çekinmek zorundayız. o fotoğraflarımızı da internet alemlerinde paylaşmamız gerekiyor. 

asansörle tepesine çıkmak için yüzbin kişilik kuyruğa girip ömrümüzün 5 saatini burada harcamamıza ise hiç  lüzum yok. üstüne bi de para vermek mi yoo yo dostum bunu bana yaptıramazsınız! üstünün altından daha çirkin olmadığını nereden bileyim hem? burun deliklerim nasıl çıkmış ama

7 Mayıs 2012 Pazartesi

paris'ten bildiriyorum

güzelmiş paris. gitmeyi istediğim yerler listesinde amerika'dan sonra sondan ikinci sıradaydı. her şeyimde olduğu gibi listelerimde de bir terslik var galiba.
ilk bir kaç gün, uçaktan iner inmez başlayan gribin de keyfimi kaçırmasının tesiriyle beğenmemeye çalıştım ama dantel gibi evlerle kaplı sokaklarında fink attıkça, sıcak sıcak bagetleri miğdeye indirdikçe paris'in hiç de fena bir şehir olmadığı kanaati ağır basmaya başladı bende. günler çok uzun burada. yatsı vakti girdiğinde bile hava tam kararmıyor. daha tam ısınmamış. insanlar mantolarıyla, çizmeleriyle gezmeye devam ediyorlar. baharlık incecik ceketimin içine bavulumda ne varsa üstüste giymek suretiyle ısınmaya çalışırken bir taraftan da keşke şu ayakkabımı getirseydim şu montumu alsaydım diye hayıflanıyorum.
parisliler son derece şık giyiniyorlar. öyle böyle değil, sokaktaki herkes şık. kadınlar gene neyse de erkekler sahiden hayretimi celbetti. üç yaşındaki oğlanlar bile fularla geziyor. büyüyünce nasıl giyineceğini var sen düşün. dün metroda 20 yaşlarında (elbette ki fularlı) bi paris delikanlısının eğilip ayakkabısının bağcıklarını ve pantolonunun paçasını düzelttiğine şahit oldum. hayır bağcığın gevşer, ozaman anlarım ama düzgün dursun diye uğraşanına ilk defa rastlıyorum. pes.  
dikkatimi çeken bir başka şey de paris'te zencilerin amerika'dakilere nispetle beyazlarla daha bir kaynaşmış olması. zengin, takım elbiseli zenciler var, zenci-beyaz çiftler var. takdir ettim. her yer böyle olsun.
çift demişken, gay oranının da gayet düşük olduğunu ifade etmeden geçmeyeyim. hatta hiç gay görmedim desem yalan olmaz. ona da bir aferin.
şanzelize dedikleri caddede bi numara yok. louvre müzesinde mona lisa'yı gördüm, o da pek etkilemedi beni. ama orsay müzesinde van gogh'un tablolarını görünce yemin ediyorum bir an gözlerim doldu güzellikten. 
şimdilik notlarım bunlar.