29 Mart 2010 Pazartesi

geri dön geri dön

efendi olmasan da canımı yiyebilirsin
ayşe neredesin?

subliminal

bu hafta derste öğrencilerle subliminali işledik. onlara subliminal görüntülerini gösterdim - tabii mümkün olanları- çok şaşırdılar. beş dakika sonra lisanslı spiderman kalemkutusuna gizlenmiş "sex" yazısını ve de bir bakugan kartına gömülmüş çıplak kadın figürünü bulup getirdiler. korkunç değil mi? atacağım linkte çeşitli görüntüler var. yazı ise kısmen yalnış. (dövüş külübü filmiyle olan kısmı. film malumuz üzre bu işin yapıldığını söylemek üzre biraz da çekilmişti)

http://www.3y1d.com/subliminal-mesajlar.html

24 Mart 2010 Çarşamba

mazeretim var.

ne sen sensin, ne ben benim, ne o o.

ne biz biziz, ne siz sizsiniz, ne onlar onlar.

onlar sizsiniz, siz bizsiniz, biz kimiz?

bittabi. elbette. pek ala. ne ala? allaallaa...

yok, 'ya ben söylemeyeyim de öleyim mi'
var. 'evet öl gerekiyorsa'
herhalde, 'ölmekten korkmam ben. istersen şimdi de.'
belki de 'o zaman o rüyanda o öleyazarken, oracıkta, neden kalakalmıştın?'

şimdi de, belki de, herhalde, var bir bildiğim. yok 'kendimden' gizlediğim. bittabi bu zor.

zor bizim göbek adımız kızım. ben sen o. biz siz onlar. hepsi aynı kapıya..

18 Mart 2010 Perşembe

Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendisine özgü farklı bir mutsuzluğu vardır." Anna Karanina

17 Mart 2010 Çarşamba

beceriksiz

servis şöförünün beni evimden alabilmesi için latifle önce taksiye binip merkezi bir alana gitmemiz gerekiyor. halbuki servis demek kişinin yol parası vermemesi demek. ayrıca öyle zahmetli ki bu iş. fakat şöför bey beş dakika yolu uzatıp beni alamıyor. çünkü ders saati başlıyormuş okula yetişemiyormuş. Ben de o adamla karşılaşmamak için bakiden beni okula bırakıp almasını rica ediyorum. ama ya baki şehir dışında olduğu zamanlar. Mesela yarın? telefonda kavga ediyoruz ve o kazanıyor. sinir. ben de ne mi yapıyorum. salak gibi telefonu yüzüne kapatıyorum. sanki sevgiliyiz. biraz profesyonel kavga etsem ne olur. bir de neredeyse büyük bir hastanenin halkla ilişkiler müdürü olacaktım. bir sürü görüşüp durup adamlara fors atmıştım. benim şu şöförle olan konuşmamı görselerdi ne derdiler acaba? ne diyecekler kıl payıkurtulmuşuz derlerdi.

13 Mart 2010 Cumartesi

çalıntı

Babamız Yakub değil, yârimiz Zeliha değil. Bize kala kala bir gün nâdim olması umulan hain kardeşler olmak kalıyor

Süleyman Çobanoğlu (Aşk ile Hain kardeşten)

Aşağıda alıntıladığım da hayriye ünal'ın bloğundan

ONE SHOT

The Deer Hunter (Avcı) filminde bir Rus ruleti sahnesi vardır. Herkes bilir. Olasılıklı ölümden iyisi, kesin olan. İki kurşun daha! Normalde Rus ruletinin matematiksel modeli şöyle, başlayan daha şanslı, yani daha cesur olan.

Patlama

olasılığının seyri

yaşama olasılığı

1

1/6 = 0,1(6) = 16,(6)%

5 / 6 = 83,3%

2

1/5 = 0,2 = 20%

(5 / 6)2 = 69,4%

3

1/4 = 0,25 = 25%

(5 / 6)3 = 57,9%

4

1/3 = 0,(3) = 33,(3)%

(5 / 6)4 = 48,2%

5

1/2 = 0,5 = 50%

(5 / 6)5 = 40,2%

6

1/1 = 1 = 100%

(5 / 6)6 = 33,5%

11 Mart 2010 Perşembe

hesap

"insanlar geçmişi sıkça yad etmeye başladıklarında, yaşlanmışlar demektir" diye bir söz duymuştum ve nedense buna inanmakta bir beis görmemiştim.

hayat çizgimin beş sene önceki haline oranla kısalmışlığına bakıp bir hesaplama yaparsam en fazla 15 sene daha yaşarım.

bu da benim 45 yaş civarında öleceğim anlamına gelir. 90 yaşında ölen biriyle 45 yaşında ölecek beni kıyaslarsam, benim her bir seneme onun iki senesi denk gelir. yani ben bu durumda 90 yaşında ölecek kişinin 30 sene evvelini yaşıyorum demektir. 90'dan 30 çıkarırsak geriye 60 kalır ve aslında 60 yaşında biri yeterince yaşlıdır. gönlünce geçmişi yad edebilir.

9 Mart 2010 Salı

Artık Uzak bir ihtimal

yıllar sonra İmam Hatip'te okuduğum yıllara gitmek istedim. Masumiyet.