26 Şubat 2010 Cuma

mübarek mevlüt

kandilimiz mübarek olsun

24 Şubat 2010 Çarşamba

makaseller


başrol de Johnny Depp, ne zamandır seyredecektim. latif de deliksiz uyudu. seyrettim

19 Şubat 2010 Cuma

tenhârev


"Kaldı orada esîr-i hasret
Ne tâb-ı güzer, ne fikr-i avdet"

15 Şubat 2010 Pazartesi

beter olaydım

dün akşam kapıya omuz attığım için bütün gün omzum ağrıdı. kapıyı açmam gerekiyordu çünkü içeride ihsan kilitli kalmıştı. ihsan'ı banyoya ben kapattım. kapıyı kendisi kilitlemiş. içeride içli içli ağlıyordu. hiç çıkamayacağını sanıyordu.
omuz atınca kapı açıldı mı? hayır. tekme atınca açıldı mı? hayır. tornavidayla cekiçle orasına burasına vurunca da açılmadı. sitenin cevval tamircisi hendimen bey bir telefonla fırlayıp geldi ve kilidi açtı eksik olmasın. toplam 5 dakikadan fazla sürmeyen kriz sonrasında ihsan'la bir saat birbirimize yapışmış vaziyette oturduk.
aslında aklı bana psikolog teyze (!) vermişti. izolasyon cezası bu. iki dakika sürüyor. ama kapıyı kilitleyebileceğini düşünmem lazımdı. gerçi daha önce kendisi kilitleyip açabiliyordu kapıları. ama dün panik oldu galiba. bir defasında da gene böyle bir izolasyon esnasında ayağına tüfek düşmüştü. keşke o gün vazgeçmiş olsaydım bu ceza tipinden. of nasıl yaptım bunu ya.. yok bundan sonra izole mizole. canım o benim. ihsan efendim.
o kadar çok üzüldüm ki o ağlarken.

pazar günü

internete az girebiliyorum lakin bunu yazmak için azı yanaklarından çekiştirip genişlettim. pazar günü hava da güzel olunca. evde otura otura tozlanmış ayaklarımızı hareket ettirip hayvanat bahçesine gittik. tam önüne gelmiştik ki karşı şeritte bir adamın kanlar kanan eliyle arabaları durdurmaya çalıştığını gördük. insafsızlıklarından değil tabii tedirginlikten kimse durmuyordu. yasak bir u dönüşüyle adamı arabaya aldık. sanırım ilk kez döner bıçağıyla parçalanmış bir el görüyordum. kavgadan dedi, abim yaptı dedi, üç gün yemek vermedi dedi, memlekete dönücem dedi, yusufun bakmaması için gözlerini kapadım. koltuğa yerlere kan damlıyordu. adam selpak istedi. ben de aksın endişelenmeyin dedim. adam para da istedi. o anda eli parçalanmışken bunu düşünebilmesini takdir ettim. ben olsam sadece elimi düşünürdüm. acil serviste bıraktık onu. hayvanat bahçesine döndük.

11 Şubat 2010 Perşembe

atan tepe

adamın biri çıkmış, üşenmemiş, saçmalıyor. mevcut sefaleti yetmiyor, yanına yenilerini eklemek için can tüketiyor. bir temiz sopayı hakedenlerden. şiddet bazı durumlarda en nezih çözüm olabiliyor.

7 Şubat 2010 Pazar

direksiyon sınavı için bekleşirken kadınların gevezelikleri bana buhran geçirtti. hepsinin maşallah bir örnek kocaları sınava kadar üç kez beş kez yirmi kez hatta dün gece hatta bu sabah pratik yaptırmışlardı. Bir de herkes benim gibi son direksiyon dersini yirmi gün önce almamıştı daha dün almıştı. Aferin bana. ben şimdi her şeyi unutmuş olmam lazımdı. Yazıkkkk. Eve gidince ilk soracağım soru "sen neden bana bir şeyler öğretmiyorsun bey" olacaktı kesin. Neyse, arabaya bindim rutin işlemler. ayna koltuk tamam. arabayı hafifçe kaldır hop. iyi. sonra bir şey oldu. kavşaktan önce sinyal verip şerit değiştirmeli. hatalı bir durum. hoca direksiyona ilk müdahaleyi yaptı. kırmızı ışıkta durunca birinci vitese takılması unutuldu. sonra mı? aslında sonrası bayağı iyiydi taki yan şeride geçerken ayna kontrolu yapmadığım için bir otobüsün karnına dalmaktan son anda hocanın engin müdahalesiyle kurtulana kadar. ciddi kaza atlatıldı. pes. arabadan indim. bakiyle telefonda konuştum. dedi ki sen çok sinirlisin hadi avatara git. gittim ama avatara değil yahşi batıya. zira avatar hep dolu yarından önce bilet yok. eve döndüm surat beş karış ben o sınavda o eşekliği nasıl yaptım cümlesi kanlı canlı. yattım uyudum. sabah baki sonucu öğren dedi telle, arayıp merhaba sema hanım kaçla kalmışım dedim. 85 le geçmişsin dediler. inanmadım. tatlı alıp bizzat kursa sonucu görmeye gittim. doğruymuş. baki dedi ki. nasıl olur. senin gibilerine ehliyeti veriyorlar etraf trafik canavarı doluyor. haklı buldum. bana 85 verirlerken kesin basiretli bağlanmış olmalı. okuyup üfleyip sevdiklerine fatiha gönderip gittiğimden midir nedir?

4 Şubat 2010 Perşembe

nasıl bir beyin

con travolta ile tahterevalli arasında bağlantı kuran tek benim beynim mi bu dünyada?

2 Şubat 2010 Salı

neyi özledim biliyor musun? 1500 2000 hatta 3000 parçalık puzzlelar yapmayı. nerelere saklansam da yapsam? bu iki veletle nasıl? ha nasıl?

havadan sudan

bugün çok gök gürledi, çok yağmur yağdı, çok şimşek çaktı istanbul'da.

bugün ben bir sürü şey düşündüm, gerekli gereksiz. demin balkonda sigara içerken mesela, nerden aklıma geldiyse şairleri düşündüm.  a)sözlük karıştırarak şiir yazan şairler b)ansiklopedi karıştırarak şiir yazan şairler c)şiir yazabilmek için milletin karısına kızına iş atan şairler d)şair olmak kastıyla a-ilesinde bir ayrık a gibi yaşayan şairler. evet, hepsi de 'ler'. galiba biraz fazla şair tanımışım. bu kategorilerin dışında olanlar da var elbette. onlara bir sözüm yok.. bunlaraysa hiçbir sözüm yok!

sonra bir hikaye dinledim ben bugün. ama hayat hikayesi. bir adam varmış. gençliğinde bir kıza aşık olmuş. kız da onu sevmiş. ama evlenmelerine müsade etmemişler. kızı adama vermemişler. adam, bu sebeple tımarhaneye girmiş girmiş çıkmış gençliğinde. sonra yürüyeceği bir yol bulmuş.

kız evlenmiş. adam da evlenmiş. adamın torunları olmuş. kadının da torunları olmuş. adamın torunlarının çocukları olmuş.

gelmiş seksen küsur yaşına. kaptanmış bu amca. teyze de ankara'da yaşıyormuş. bir telefon açarmış bazen kaptan amca. sesini duyar kaparmış. seksenküsur yaşında. bazan da ortalıktan kaybolurmuş bir kaç gün. "neredeydin kaptan amca?" "ankara'ya gittim. bir görüp geldim." seksenküsur yaşında.

"aşk'a bak!" dedi.
bakakaldım ben.

1 Şubat 2010 Pazartesi

bir sevgi filimi avatar

avatarin konusuna klişe diyenler olmuş (a canım diyenler olmuş) evet konu bence de biraz klişe aslında. fakat ben bunu, marifeti açığa çıkarmak için akıllıca bir yöntem olarak değerlendirmeyi tercih ediyorum. klişe bir konuyu bile bakın çok özel bir dille anlatınca nasıl orijinal ve tadından yenmez bir film yapılabiliyormuş şeklinde (kenarlardan basık armutumsu bir şekil canladırınız)

ayrica:
fantastik filmde mantık hatası arayan, kusur bulayım diye bakan adam sözüm sana: kusur senin eğlenceyi kaçırttıran kafandadır. yok oksijen maskesi yokmuş bilmem hangi sahnede o öyleyse bu nasıl böyle oluyormuş.. sen git de haber bultenlerini seyret acikoturumlari seyret. daha önce de bunu doctor who bağlamında yazacaktım elim değmemişti. şimdi söylüyorum. yıkılın karşımdan! (domino taşları gibi yıkılan kel kafalı hımbıl adamlar düşününüz)

hayal gücü diye bir güç var. bunu insan üretiyor. bu gücü kullanarak gezegenimizde çok büyük işler becerebiliriz arkadaşlar. becerebilenleri de alkışlayalım. üç boyutlu gözlüklerimizi çöpe atmayalım, saklayalım.

o canım ormanlar, o kuşların sırtında uçmalar filan nefis.. nefis.
bir hafta internete girmeyince neler oluyor. bloğun yeni halini pek beğendim. çok gerçek. gerçeğin bile güzeli oluyor demek ki. demek ki gerçek insanı özgür kılmakla yetinmiyor. bense. dün izmitten evime döndüm. ankara il sınırı tabelasının önünden geçerken baki arabayı durdurdu. benim o tabelayla fotoğrafımı çekmek istedi. resmin altına "sınırdayım" yazabilir mişim. zaten annemin evinde temizlik yapmışız bir sürü. kollarım ağrıyor. dedim ki eşime "ben o tabelayla yan yana resim çektirmem." bu da bir tavırdır. kimin yanında boy gösterdiğin önemli değil mi?