28 Haziran 2009 Pazar

üçüncü boyuttan düzülkeye düşşşş

çok iyi acı çekebilirim. çok iyi acı çekiyormuş gibi yapabilirim. çok iyi acı mı çekiyorum, çok iyi acı çekiyor numarası mı çekiyorum, ayırt edebilirim. bazen de ayırt edemeyebilirim. sevinmek için bu böyledir, üzülmek için böyledir, istemek, ilgilenmek, hoşlanmamak vs vs çok şey için..

lakin hiç iyi unutamam. unutmuş gibi de yapamam. unutamamak sırtıma yüklenince hiç bir şeyi ayırt edemez olurum.

neden?
hiçbir yüz güzel değil, senin yüzünden..

22 Haziran 2009 Pazartesi

ben kilimde değilim

bu sabah msn'yi açınca ebru'dan şöyle bir mesaj düştü ekrana:
"ebru bunu beğendi: http://www.hicistan.com/ "

ayşe de onu beğendi.
bir de Beirut'u çok beğeniyorum ben. yeni albümleri çıkmış, march of the zapotec. özellikle "la llorona" çok iyi olmuş.
ama en çok Veysel Dalsaldı dinlemek istiyor canım şu günlerde.

11 Haziran 2009 Perşembe

iki kaç?

babam bazen bana "kafanı kes" derdi. arabada arkasını göremeyince. kendisi derinlikli bir insandır aslında. ama arabada arkayı görebilmek çok mühim, özellikle parkederken. ben genellikle ortaya otururdum herhalde. pek hatırlamıyorum.
bugün kafamı kesmek istediğim sırada aklıma geldi. parketmekle ilgili bir müşküllle de alakası yok tabi bunun. yani kafa kesme isteğine yakalanmış olmamın.
annem de "saat on yatağa kon" derdi yatma zamanımız gelince. şimdi saat 11e geliyor. ne kafamı kesebilirim ne de yatabilirim.
başka şeyler yazacaktım ama neyse ki yazamadım. iyi böyle.

ifşa etme. kalbine ait hissiyatı kendinle bile konuşma. konuşmak nefsin lezzetidir. ikilik olur.

3 Haziran 2009 Çarşamba

gizliajans

üzülerek söylüyorum ki alper canıgüz'ün kitaplarının benim açımdan en iyiden daha az iyiye doğru sıralaması şöyle:
1- tatlı rüyalar
2- oğullar ve rencide ruhlar
3- gizliajans

gizliajansı da beğendim. ama malesef diğer ikisi kadar değil. umarım bu gidişat değişir. kötüye de gitse en kötü haliyle bile alper canıgüz ne yazsa severek okuyacağıma inanıyorum. belki de ilk kitaptan sonra sinema ve tv dizileri etkisiyle bendeki sürprizli sonlara olan aşinalık artmıştır da etkilenme düzeyim düşmüştür. o da olabilir bak. en çok nedense adamın navigasyonunu yapmasına güldüm. bir de o fezai bey kafamda trt'deki gençlere öss tüyoları veren tonton adam şeklinde canlandı.

alper canıgüz kitaplarını, okunduğu hızda yazabilse ne hoş olurdu. hiç olmazsa ayda bir kitap filan yazsa. dizi senaryosu yazsa o da çok süper olur.her halükarda fevkalade bir yazar. sevgiler.

bir film bir anı

slumdog millionaire'de çocuk cemal malik'in tuvalet çukuruna atladığı, o üstünde başındaki pislikle artist adamın karşısına -gerçekten saygıdeğer bir duruşla- dikilip imza aldığı sahne ne muhteşem ne muhteşem olmuş. ağladım evet. sonunda da ağladım. sonra dans sahnesi çıkınca kahkahalar atmaya başladım. o sırada eve osman geldi. bir anlam veremedi halime. sonra o da seyretti. iyi oldu.