19 Ekim 2009 Pazartesi

*?*

“(Juliyet) diyor ki:

-Vakit çok geç, artık git!

(Romeo) diyor ki:

-O kadar geç ki, erken kabul edebiliriz. Gitmeyeceğim!”

11 Ekim 2009 Pazar

içimi karıştıran mikser

karfur denen yere gittik. toplu kırtasiye alışverişimiz vardı. öyle yapıyoruz. ipimizi koparır koparmaz ayrı yönlerde yürüyoruz. araba ve içindeki ahmet mustafa'daydı. ben kendimi küçük ev aletleri standında buldum. en son kendime baktığımda eflatun renkli arzum marka bir miksere bakıp içli içli ağlıyordum.

10 Ekim 2009 Cumartesi

Masal şöyle: Ahasver kudüslü bir ayakkabıcıymış. Çarmıhını taşıyan İsa'nın kapısının önünde dinlenmesine izin vermediği için lânetlenmiş. Cezası ise Hz. İsa dünyaya yeniden dönene dek, durmadan dinlenmeden asırlarca yürümekmiş. benim de ayaklarım ağırıyor. yürümeye başlamadan üstelik. aslında yürüsem geçebilir.

5 Ekim 2009 Pazartesi

trajikomik

tabii ki ikinizin de tanıdığı bir arkadaşım geldi geçende. arkadaşım evet. ama bana ablalık yapmışlığı herhalde daha çoktur.

-acayip ilgimi çekmesine rağmen sapla samanı ayırma vizyonum olmamasından kelli her türlü kişilik belirleyici psikolojik bilmemnelere karşı mesafeli durmuşumdur. gerçeği şu ki, ben sapla samanı ayıramasam da onlar da yeterli-tutarlı-güvenli tespitlerde bulunamıyorlardır çoğu zaman.-

ondan sonra melek abda dedi ki enneagram. ben de dedim ki sıfır gram. öyle dedi, böyle dedi, şöyle dedim, böyle dedim. dedim ki, bana biraz tuhaf geliyor, sen şimdi beni kendi grubundan görüyorsun ya, başka bir arkadaşım da kendi grubundan görmüştü. başka biri de kendi grubundan. ama bunların hepsi başka başka? kesin sonuç, kadim gelenek, sufi dayanak, bilimsel gerçek. bunları da söyledi. ben de tamam dedim. peki madem.

sonra kitaplar elime geldi. iki tane. biri ince biri kalın. durmadım dinlenmedim. oflamadım poflamadım.

sonuçta herhalde karaktersiz çıktım. hiçbiri değilim. ama hemen hepsindenim. trajik-romantik isminden ilhamla trajikomik olduğuma karar verdim.