18 Mayıs 2013 Cumartesi

14 Mayıs 2013 Salı

nihayet ufacık bir filiz göründü:

8 Mayıs 2013 Çarşamba

milli eğitim bakanlığı pakmaya ilköğretim okulu 5C ilköğretim okulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretmeni Ayşe Sevim diye bir kız var. tanışmıyoruz. internette gördüm. güzel bir gülümsemesi var, gerçekten güzel...
Bir ara o benim hayatımı yaşasaydı ben de onun hayatını yaşasaydım ne olurdu dedim? Ne olurdu?
ben o fotoğrafa ışınlansam o şu anda başında bulunduğum bilgisayarın önüne kopyalansa...
durumu garipsemesek...
ucuz bilim kurgu filmleri gibi değil ama
başka türlü
nasıl
bilmiyorum ki

7 Mayıs 2013 Salı

kırılır tabii

rehberlikten ikinci cümle: rehberlik hizmeti herkese yöneliktir, bizim kapımız herkese açıktır arkadaşlar, gel ne olursan gel, sözünü söyleriz biz (he he çok eğlenceli bir ders bu, rehberim rehbersin rehber...:))
rehber öğretmeninden yılın cümlesi: "rehberlikte gönüllülük esasının aşıldığı yerler olabilir, mesela ortada cinsel taciz vardır, tecavüz olabilir, hatta daha beteri Allah korusun kişi yakınını kaybetmiş olabilir..."

ölümle aramızı fena halde açmışlar kızlar

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Fatih sarması

bugün osman hindistan'dan dönüyor. bu dönüş şerefine evde Fatih sarması yaptım. Fatih sarması benim en sevdiğim tatlı.
onu çok seviyorum. canım o benim. internetteki tariflerin hiç birisi aslına uygun gelmedi bana. o yüzden doğaçladım. ruloyu sararken pandispanyanın (muhtemelen biraz fazla pişirip kuruttuğum için) çatlamış olması haricinde gayet iyi oldu. bu haliyle "Fatih saramaması" adını daha ziyade hakeden tatlımın tarifini yazıyorum ki bir daha yaparken bakayım. hem başkaları da belki istifade eder.

malzemeler:
beş yumurta, bir su bardağı toz şeker (belki bir parmak azaltılabilir), bir fiske tuz, bir limon kabuğu rendesi, 2 su bardağından bir parmak eksik un, bir çay kaşığı kabartma tozu, iki çorba kaşığı sıvıyağ. şerbet için 2.45 bardak su, 2 bardak toz şeker. (edit: bu şerbetin az geldiğini sonradan farkettim. 2.45-3 bardak şeker, 3.5 bardak su daha iyi olabilir)

yapılım:
önce şerbeti ocağa koyunuz. şeker suda çözülüp kaynamaya başlar başlamaz altını kapatınız, şerbetin kaynamaması, koyulaşmaması lazım. bu bir tarafta soğusun.

yumartaların sarılarıyla aklarını dikkatlice (beyaza hiç sarı karışmayacak şekilde) ayırınız. şekerin yarısını beyazlara, yarısını sarılara ekleyip akların olduğu kaba bir fiske de tuz katıp  uzun süre (5 dk kadar) çırpınız, kar haline getiriniz. sonra sarıları da aynı şekilde uzun uzun çırpınız.

iki kaptakileri birleştiriniz, fazla karıştırmayınız, üzerine diğer malzemeyi  de katıp yeniden karıştırınız.

fırın tepsisine pişirme kağıdı serip üzerine pandispanya hamurunu düzgünce yayınız. 170 derece fırında pişiriniz. çabuk pişiyor, dikkat ediniz yakmayınız.

fırından çıkınca üzerine şerbetten bir iki kepçe kadar yediriniz. sonra biraz bal sürünüz, kayısı marmelatı da olabilir. varsa antep fıstığı, yoksa ceviz serpiniz. rulo yapınız, rulonun üzerine kalan şerbeti gezdiriniz.

yiyiniz.
bazı eski türklerde çadıra yurt diyor. hay gözünü sevdiğimin. nereye götürürsen çadırını yurdun orası oluyor demek,

4 Mayıs 2013 Cumartesi

En sonunda seneyi de unuttum. Günleri karıştırıyodum, ayları bilemedim sonra, geçen gün seneyi unuttum. Ciddi ciddi. Bir ikibinonüç vardı aklımda ama, gelecek yıl mı, şimdiki mi, geçmiş mi bilemedim. Sorup öğrendim. Sonra bazı kararlar aldım.

Tarihten bihaberim diye isteyen Ayşe küfredebilir bana. Hatta belki ihtiyacım vardır.

3 Mayıs 2013 Cuma

Gökyüzünde yalnız gezeeeen yıldızlaar... Çaya da yanlışlıkla sivrisinek ilacı sıktım zaten. Üstelik sivri de ölmedi, her yerimi yedi.

Komünist kelimesini doğru yazamayanlar rica ediyorum komünizm hakkında kelam etmesinler. Bak rica dedim, daha ağırını da diyebilirdim. Demedim.
heyyyyyttttttttttttttttttttt, var mı bana yan bakan, varsa ya şimdi baksın ya da kahvaltımı yapana kadar beklesin. sonra bakışabiliriz, oh çay da mis

2 Mayıs 2013 Perşembe

Şimdi de Fatih için giyabi cenaze namazı kılınacakmış, gebzede tam göçtüğü yerde, yüzlerce de hatim okunmuş, lakin okunan hatimler çok zarif bir hareketle, fatih döneminde osmanlı toprakları olan yerlere dağıtılmış, yani bosnaya, arnavutluğa, eflak'a, azıcık da anadoluya - eee biz o zamanlar anadolu da daha azıcıktık, devletin fosforlu kısmı balkanlardaydı-

http://www.hunkaravefasempozyumu.org/