28 Kasım 2012 Çarşamba

eşya

benim çocukluğumda oturma odamızda kırmızı bir ısparta halımız vardı.ev sobalı olduğu için herkes ayrı ayrı odalarda oturmazdı. yemek de o odada yenirdi, ödev de orada yapılırdı, adile teyze'yle "uykudan önce" de o odada seyredilirdi. evlenirken aynı halıdan aldı annem bana. onu oturma odamıza serdik. evimdeki bütün eşyaları kendim seçip beğenerek almıştım. ama hepsinde bir yabancılık vardı. eşyayla yaşarken bizimle akraba gibi oluyor. bir yakınlık kuruluyor zamanla. işte ondan benim yeni evimde hiç yoktu henüz. o halım da olmasa çok daha garip hissederdim muhakkak.
artık neredeyse 10 yıllık oldu evim. eşyalarım bizimle yaşadılar, biraz biz karıştık içlerine. tabaklarımızın kenarları kırıldı, halılarımızın püskülleri yolundu perdelerimizde yer yer delikler oluştu. kimilerine göre yeni eşyalar almak için bahane olabilecek bu durum benim için huzur kaynağı oldu. yeni eşyalara zaman zaman gözüm takılmıyor değil. yeni bir koltuk takımı mı alsak filan diye aklımdan geçtiği oluyor. ama yapamam bunu. evim çok güzel bir yer. canlı o. canını severim ben onun :)

27 Kasım 2012 Salı

çocuk ve patates

güne güzel başlamanın kolay yolu: birinci sınıf çocuklarına patates baskısı yaptırmak: -ayşe teeyzee baaak!
-afferim sanaa :)

teşhis

A -hiçbişey yapamıyorum. bööyle bakıyorum. kafam durdu.
O -çok fazla program açtıysan demek ki.

26 Kasım 2012 Pazartesi

hiç keyfim yok a dostlar. bu postumu karanlıkta yazıyorum o yüzden klavyeyi hiç seçemiyorum. ayrıca gözlerim yoruluyor. bu günlerde içim yoruluyor. uzun yıllardır haberleri takip etmiyordum. eski bir muhabir olarak sebeplerim vardı. (olayın kendisi artı haberin verilişi artı haberin algılanışı artı haberle muhatap olan insanların yorumları eşittir cinnet) son 10 gündür haberlerle yeniden yüzleşmeye kalkıştım. o sebeplerimin ne kadar da makul olduklarını iyice anlamış oldum. alem g.t olmuş ve benim elimden bu konuda gelen hiç bi şey yok. asabım bozukken kötü bir anne ve kötü bir eş oluyorum üstelik. karanlıktan hoşlanmıyorum. karanlıkta öcüyle karşılaşabiliriz. arkamızdan sinsice yaklaşabilir. pıst diye kuağımıza üfleyebilir veya omzumuza dokunabilir.

22 Kasım 2012 Perşembe

size laflar hazırladım

hay ben obamanın zenciliğine.. sınır tanımayan şerefsizler örgütü sizi!

buradan başbakanımıza da acilen peynir gemilerinin yürütülmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. lafla olmuyor. kelebeklerden etkileniyoruz. senin kelebeğin benim kelebeğim diye bişey yok. ben denize atayım da, artık kim bilirse..

2 Kasım 2012 Cuma

Mütenahi

Size ne anlatsam acaba? Uzun zamandır buraya yazmıyor oluşumun tek sebebi üşenmem değil elbette. Böyle, nasıl desem, böyle bi değişik işte. Ruh halim.

Demin 'enseyi karartmak' deyimi hakkında ufak bi araştırma yaptım. Okuduklarımın hiçbiri asıl anlamı veriyormuş gibi gelmedi bana. Ama veriyor da olabilir tabi. Şu anda yapacağım ilk şeylerden biri olacak olsa da aslında son yapmam gereken şeydir, zannettiğime güvenmek.

Ama o öyle bir tabir ki, zaten manasını kendi veriyor ruhen, sanki. Bana öyle geliyor azizem ne yalan söyleyeyim..

Ben enseyi karartmışım, bir konuda. Bu gece fark ettim. Yani nasıl böyle kendime bile hissettirmeden yapabilmişim bunu acaba, bilemedim. Birine baktım, ondan ümidimi kestiğimi fark ettim. Hem de bunu o ümit verici bir cümle kurduğunda fark ettim. Çok canım yandı benim.