26 Temmuz 2011 Salı

zibidiyar

gittabi

mahdum ve kerime

ayşenin kızı ağlıyor. düşünüyorum ki, belki de hayatının bütün ağlamalarını bebek yaşta bitirmeyi planlıyordur. ayşe'nın kızı bu, beklenir elbette. onun için durmadan dinlenmeden ağlaması gerek. hazır ne yaparsa yapsın kendisinden vazgeçmeyecek bir insanı yakalamışken. onu ta içerden yakalamış aslında. içine hakim olan bir çocuk dışında iken seni parmağında oynatabilir. bilir.

ayşenin kızı ingilizce konuşuyor. karşı karşıya gelsek bir kaç kelam edemeyiz belki diye endişeleniyorum. ama evcilik oynayabiliriz. senkyu derim ona ben.

benim oğlum ve kızı ağlayan ayşenin oğlu mucit olmak istiyor. aynı ellerle dünyaya teşrif ettikleri için olabilir diye düşünüyorum. doğum doktorunu azrail kadar önemsiyorum.

ayşenin oğlu büyümek istemiyor. bense büyümek istemeyen bu çocuğun 'adam' olduğunu görmeyi çok istiyorum. derinliğinden umutlanıyorum.

ayşenin ortanca çocuğu, oğlu, gülümsüyor. hepimize.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

23 Temmuz 2011 Cumartesi

ayşe

orada, üsküdar'daki eminönü iskelesinin önünde dikilmiş bekliyordum. canım volta atmak istemiyordu. büfenin önünde oturup bir limonata içmek de. kenardaki küllüğün yanında bir sigara tellendirmek, banka oturmak, telefonumu kurcalamak ya da herhangi başka bir şeyi. orada öyle dikilmiş bekliyordum. sağımdan solumdan inanlar geçip gidiyordu. hiç kimse biri değil, herkes hiç kimse. beklemenin verdiği memnuniyetle, yıllardır hep bekliyor olmanın geldiği, birikip sığıştığı dakikalarca. sadece bekliyor olmanın verdiği hazla. onu bekliyordum.

o.

geldi ve şenlendirdi bizi.

22 Temmuz 2011 Cuma