21 Kasım 2011 Pazartesi

müneccim tercüman

google translate çeviri yapınca neden komik oluyor biliyor musun, metni anlamadan çeviriyor da ondan. yani çevirdiğimizi anlamamız lazım ki sonuç komik olmasın. güzel olsun, orijinal manaya muvafık olsun.
ama "frithjof schuon"u anlayan beri gelsin. ne yer ne içer onu sorcam. (yoğurtsuz mantı, tereyağsız iskender filan gibi çok keyifsiz şeyler olduğunu zannediyorum menüsünde!)


19 Kasım 2011 Cumartesi

Orda bir koy var uzakta

Biraz korkusuz biri gibi gorunebilirim belki, ilk bakışta. Öyle olmadığına sizi temin ederim halbuki, son tahlilde.

Bundan birbucuk sene oncesinden birbucuk sene oncesine kadar olan biten bir şey vardı. Bazı olan seyler oldururken bazıları ise bitiriyor azizim insanı. Bendeki de öyle bir şeydi iste, bitiren cinsten. Bitmeden ölmeyi istemediğim kadar ölmeden bitmeyi de istemediğimden kastım catlarimi. Öyle korkutucu göründüm ki gözüme kaslarımı çatınca ağzım yüzüm o kelimeler gibi birbirine girdi. "orda dur!" dedim ona. O aynadaki garabet yaratığa.

Öyle korkunçta ki dostlar; dost basa, düşman ayağa.. Duruverdim orda.

17 Kasım 2011 Perşembe

saz söz sünnet olaydı

misafir olduğumuz evin sahibi saz çaldığı için ona dini açıdan "mahsurlu" bulunlar varmış. amcamıza: "var mı dinimizde böyle bir şey, peygamber saz çalıyor muydu" diye söylenmişler. amca da " iyi ki çalmıyordu, çalsa sünnet olacaktı sizin gibi yeteneksizlerde alacaktı ele tıngır mıngır çalacaktı. her evde bir saz. çık bakalım işin içinden, öğrenebilir misin, kulağın var mı hiç önemli olmaz. sünnet mecburen hepimiz yapacağız" ikna olmuşlar mı? olmazlar mı?

3 Kasım 2011 Perşembe

bir kitap

mesele douglas adams olunca iyi yazayım istediğimden 10 gündür filan erteliyorum bu kaydı. artık unutma kaygısı içimi bürüdü, iyi kötü yazayım bari. douglas adams çok dahi bir insan. okumalara doyamadığım, cümleleri aklıma geldikçe olur olmaz sırıtakaldığım birisi (hatırlayamayanlar için otostopçunun galaksi rehberi ipucunu vereyim; o nasıl olur douglas adams nasıl hatırlanmaz diyenlere de buradan en samimi hürmetlerimi, küçüklerse gözlerinden büyüklerse ellerinden öperek sunarım) şu anda the long dark teatime of the soul'u okuyorum. ama burada bahsetmek istediğim kitabı john lloyd diye bir adamla birlikte yazdığı the deeper meaning of liff. bu bir sözlük. aslında var olmayan ama olsa çok iyi olacak kelimeler sözlüğü. harika bir fikir.kütüphanemde bulunmasını delice arzu ettiğim bir parça. şimdilik kindle'a indirdiğim trial versiyonla idare ediyorum.
kitap ilk önce 1983'te the meaning of liff şeklinde yayınlanmış, 1990'da genişlemiş versiyonunun başlığına deeper ibaresi eklenmiş. yukarıdaki bilgileri bana sağlayan google'a bakarsak türkçe tercümesinin ise halen namevcut olduğunu görüyoruz. son olarak sözlükteki en sevdiğim kelimeyi sizlerle paylaşmak istiyorum:

abalemma: the agonizing situation in which there is only one possible decision but you still can't take it.
(ortada verilebilecek tek bir karar olduğu halde o kararı bir türlü verememenin ıstırabı)*

*Ç.N.: doğru düzgün çeviremedim, affola.

bu polo ne kadar berbat bi sigara ya

hiç bitmeyen mesai

ben de istiyorum akşam eve geleyim. hanım sofrayı kursun. üstüne bi çay demlesin.
vahşi değil hür

babam kapkaççılar çalmasın diye iç cebine dikmişti beni
kim çıkarıp “hep aynı gün” isimli konserve kutusuna koydu
gözlerimdeki siren seslerini hangi ilaç tedavi etti
halbuki ben otuzumdan önce
dünyanın üzerine sprey boyayla “isyan” yazacaktım
babam şahittir, yerçekimini ayaklarımdan kazımıştım
babam şahittir, paraşütle bir şiirin içine atlayıp
sustalıyla girişmiştim kelimelere
sonra bir şey oldu
kırışık giderici kremleri hayatıma sürüp
dümdüz bir yaşamı sımsıkı giydirdiler
ehliyet kemerleriyle boğmaya çalıştılar beni
bağırdım
ocağın altını kısar gibi sesime dokundular
bağırdım
dudaklarımdan küfürleri kerpetenle çektiler
işkence izlerime bak: taksitler ve krem rengi koltuk takımı
savaşta bir erin yazdığı mektubu
öğrencilerine kötü gramer örneği olarak okutan öğretmenle
aynı artık fikirlerim
halbuki babam şahittir
eskiden bir dikişte hürriyettim

1 Kasım 2011 Salı