24 Mart 2009 Salı

..aşktan, yaşamaktan..

ne zamandır uğraştığım halde ancak bu sabah dinlememin nasip edildiği sohbetten şayan-ı istima' şu cümleleri dün yazdığım şikayetvari yazıma cevaben alıyorum, buraya yazıyorum:

"Şikayet ayrılığın neticesidir ya da şikayet etmekle ayrılırız."

"...şikayet olmasa biz bu dünyaya nasıl kapılırız bir düşünsenize yahu! yani çocuğumuz bizi hiç incitmese, işimiz hiç bozulmasa, eşimiz hiç nankörlük yapmasa -nankörlük yaptığı için söylemiyoruz, senaryo yazıyoruz- bazı sıkıntılarımız olmasa, vücudumuza ağrı isabet etmese ayrılmayız oradan efendim, ayrılmayız! halbuki bu bir zulüm olur, haşa Allah Teala'nın bizi aldatması gibi olur..."

"...bazıları da Hz. İbrahim Halilullah olmadan veya Hz. Ebubekir Sıddık olmadan ateşe talip olurlar. Aman efendim hiç şikayet yok, şükür Yarabbi şükür Yarabbi, kanser oldum şükür, çocuğum kayboldu şükür denmez. herkesin bünyesine göre bir dua etmesi lazım..."

"...biraz dinlemek lazım ve hiç duymamak lazım. yevm-i mahşerde bile sorulsa bu kulunun ben senden şikayet ettiğini duymadım diye dinlemek lazım. bakın o da o zaman geniş bir denize sesleniyormuş gibi, böyle efendim boşluğa bağırıyormuş gibi bir şey hisseder yanındaki bulunan insan olduğunda. atar oraya, hiç şikayet ettiğini de düşünmez, hem de rahatlamış olur..."

bunun üzerine laz, "bu da bana ders olsun" demiş :)
o "boşluğa bağırma" şeklinde rahatlamaya ihtiyacım olduğunda yazıyorum aslında buraya. yanımdaki bulunan insan olduğu için... teşekkür ederim. sen de biraz dinle ve hiç duyma lütfen. üzüntü verdiğim için özür dilerim sevgilim.

1 yorum:

vedide yalınayak dedi ki...

sen bilirsin benim odalarım vardır. o odalarda ayrı ayrı hallerim vardır. ayrı ayrı sırlarım vardır. ayrı ayrı yüzlerim vardır. o odalarda sen çok gezdin, bilirsin. hepsi birbirinden farklıdır.

üzülürüm. odanın kapısını kapatıp çıkarım sonra. o odada dua eden bir fatma bırakırım.