5 Ocak 2012 Perşembe

kızımın doğum günü için patetesleri soyarken aynı soru karşıma çıktı: başka bir hayatım olabilir miydi acaba? bundan daha iyi daha kötü değil daha başka. içine daha çok insanın şehrin girdiği, ya da girmediği bir yaşam. ellen show'da konuşan bir erkek müzisyene çok benzettim kendimi sonra. acayip benziyorduk. o uzun boylu yakışıklıydı gerçi. ama konuşurken ellerini kullanması, bataklıktan çıkması, çıktığı için mutlu olması, gözlerinde "geldiği yere dönmesi an meselesi" ışığının dolaşması aynı bendi sanki. halbuki ben hiç böyle şeyler yaşamadım. evlenip çoluk çocuğa karıştım. yaşıtlarımdan çok önce bir gecede dört yemek pişirmeyi, pantolonda ütü izi belli etmeyi öğrendim. yaşıtlarımdan çok önce diyetlere başladım ve yarıda terk ettim. sonra taşraya bile taşındım. geçen gün bir altın gününe bile dahil oldum. ama patateslerdeki siyah noktaları bıçakla çıkarırken hala neden bu soruyu soruyorum kendime. yüzyıllardır soruyorum aslında. şikayet ettiğim için değil. keyfim tıkır. fakat bir yalnışlık hissi bazen eline silahı alıp kafama dayıyor. Neyseki Allah var.bu gibi afakan hallerinde, çok pis bir müzik dinlediğinde, yağmura yakalandığında, bir şiir gözüne sağ yumruğu indirdiğinde Allah'ın olması çok güzel.

Hiç yorum yok: