6 Ocak 2012 Cuma

bir buçuk iskender

elif şafak'ın siyah süt ve aşktan sonra kalemine pireler üşüştüğüne inanıyordum. metinlerin kanını emen bu pireler kurguyu aynı şekilde bırakıp edebi güzelliği canına okuyordu. Aşkı yavanlığından ötürü biteremedim hatta. iskenderi de okumadan fazla cakalı bulmuştum zaten. yok kapakta resim vermeler yok kendiyle röp yapanlara ipod hediye etmeler, şak şak şuk şuk... geçen gün evdeki fazla kitapları ikinci el kitapçıya verince karşılığında bir kitap almam gerekti. iskenderin rezil halledeki korsan bir baskısıyla yüz yüze geldim. aldım ama hemen de okumadım. bir gün iki gün üç gün... dün gece bitirdim kitabı, hatta bir yerinde mutfak masasında ağlıyordum. dili eskisinden de güzel olmuş. metine çok çalışıldığı, aklın fazlasıyla kullanıldığı, eşek gibi araştırma yapıldığı belli. beni en fazla şaşırtan çocuk karakterler oldu. hatunun çocuk karekterleri genelde korku filminden fırlamış tipler olurdu. şimdiklerse gerçekten çocuk, karton falan değil. Anne olmak kadın yazarları cıvıklaştırıyor diyenlere bayrak olsun. Kadın tüm tiplemelerde başarılı olup çocukta bodosluyordu. Analık nelere kadir. düzeltmiş dümeni. her şey bir yana iskender bana "roman yazmak için bilsen ne kadar çalışmalın" atasözünü hatırlattı. sağol atam. sağol söz.

Hiç yorum yok: