28 Ekim 2010 Perşembe

kafa ütüleyici

dilimin ne kadar yamuk olduğunu fark ettiğimde altı aylık gelindim ve kocamın memleketinden dönüyorduk. uzun bir ayrılığın ardından -ki dört gündür sınırım, geçince özlemeye başlarım- istanbul'a dönüyor olmanın neş'esiyle her zamankinden fazla -hayır bu olmadı- çok fazla konuşuyordum. bir zaman sonra daha memleket sınırlarından çıkmadığımız halde kocamın her zamanki gibi sarih bir istanbul lehçesiyle konuştuğunu sarsılarak fark ettim. sarsıldım çünkü konuşuyor işte'den sarih bir istanbul lehçesi'ne geçen tanımlamanın fonunda benim il sınırları içinde bulunduğumuz memleketin lehçesiyle konuşuyor olmuşluğum duruyordu ulu orta.

diyeceğim o ki iki gündür italyan ve isviçre'li arkadaşlarımla mesai yapıyorum. hayır, onlar için türkçeyi güzel konuştukları rahatlıkla söylenebilir ama benim için, evet denemez.

Hiç yorum yok: