18 Ocak 2010 Pazartesi

ben güldüm siz de gülün

Bir arkadaşım anlattı; ben onun (bunun) yalancısıyım.
Arkadaşıma da başka bir arkadaşı anlatmış.
Televizyonlardaki haber kanallarında koltuklarda oturup sürekli konuşan yüzler aslında hep orada tutuluyormuş. Her ihtimale karşı!
Televizyon ekranlarında ‘Son dakika’ yazılı bir bant görüldüğünde bunlar bazen sunucu eşliğinde bazen kendiliğinden bir şekilde
konuşmaya başlıyorlar ya, “Bunlar konuşmasa ne olur mesela?” diye aptal bir soru sordum arkadaşıma.
Ölürlermiş, ama onlardan önce asıl biz ölürmüşüz.
Mesela atıyorum (atan ben değilim, kendisi) Hayrabolu’da, Kurucaşile’de ya da Yeni Zelanda’nın güney doğusunda (artık orası neresiyse) ani bir toplumsal olay olsa ve bu olay televizyonlara yansısa biz sıradan insanlar olarak büyük bir panik ve endişe içine girmez miymişiz, bu koltuk yüzlerinden bir iki yorum dinlemeden evlerimizden çıkamaz, bırakın evlerimizden çıkmayı hacet için helaya bile gidemez hale gelmez miymişiz?
“Gelmez miyiz hiç! Biteriz biz biteriz.” dedim.
Programlar bittikten sonra stüdyoda dekorların arkasına tek sıra diziyorlarmış bunları.
Sabah görevliler işe geldiğinde önce stüdyoların ışıklarını yakıp bunların tozlarını alıyor
sonra kameraların önüne yerleştiriyorlarmış yeniden.
Her haber kanalının kendi koltuk takımı varmış, ama bazen kanalların bunları değiş tokuş yaptıkları da olurmuş. Devamlı kullanılanlar zaten demirbaşa kayıtlıymış.
Kanallar bunları bazen farklı renklerde karşılıklı diziyorlar, bazen ikili, üçlü şekilde yan yana değerlendiriyorlarmış, artık programın cinsine göre.
“Her şey bir yana. Dekoratif olarak bile çok hoş değil mi!” diyor, arkadaşım.
Tek itirazı şuna; bu koltuk takımlarının yüzlerinin daha sık değiştirilmesi gerekirmiş bu demokratik tüketim cumhuriyetinde.
Söyledikleri bana hayli enteresan geldi! Bir arkadaşım vardı, Hayli Enteresan. Onu da sonra anlatırım.

2 yorum:

vedide yalınayak dedi ki...

o arkadaşa haylice selam hürmet temennâ ;)

jora silverstone dedi ki...

jora s. bunu çok beğendi.