Bir arkadaşım anlattı; ben onun (bunun) yalancısıyım.
Arkadaşıma da başka  bir arkadaşı anlatmış.
Televizyonlardaki haber kanallarında koltuklarda  oturup sürekli konuşan yüzler aslında hep orada tutuluyormuş. Her ihtimale  karşı!
Televizyon ekranlarında ‘Son dakika’ yazılı bir bant görüldüğünde  bunlar bazen sunucu eşliğinde bazen kendiliğinden bir şekilde
konuşmaya  başlıyorlar ya, “Bunlar konuşmasa ne olur mesela?” diye aptal bir soru sordum  arkadaşıma.
Ölürlermiş, ama onlardan önce asıl biz ölürmüşüz.
Mesela  atıyorum (atan ben değilim, kendisi) Hayrabolu’da,  Kurucaşile’de ya da Yeni  Zelanda’nın güney doğusunda (artık orası neresiyse) ani bir toplumsal olay olsa  ve bu olay televizyonlara yansısa biz sıradan insanlar olarak büyük bir panik ve  endişe içine girmez miymişiz, bu koltuk yüzlerinden bir iki yorum dinlemeden  evlerimizden çıkamaz, bırakın evlerimizden çıkmayı hacet için helaya bile  gidemez hale gelmez miymişiz?
“Gelmez miyiz hiç! Biteriz biz biteriz.”  dedim.
Programlar bittikten sonra stüdyoda dekorların arkasına tek sıra  diziyorlarmış bunları.
Sabah görevliler işe geldiğinde önce stüdyoların  ışıklarını yakıp bunların tozlarını alıyor
sonra kameraların önüne  yerleştiriyorlarmış yeniden.
Her haber kanalının kendi koltuk takımı varmış,  ama bazen kanalların bunları değiş tokuş yaptıkları da olurmuş. Devamlı  kullanılanlar zaten demirbaşa kayıtlıymış.
Kanallar bunları bazen farklı  renklerde karşılıklı diziyorlar, bazen ikili, üçlü şekilde yan yana  değerlendiriyorlarmış, artık programın cinsine göre.
“Her şey bir yana.  Dekoratif olarak bile çok hoş değil mi!” diyor, arkadaşım.
Tek itirazı şuna;  bu koltuk takımlarının yüzlerinin daha sık değiştirilmesi gerekirmiş bu   demokratik tüketim cumhuriyetinde.
Söyledikleri bana hayli enteresan geldi!  Bir arkadaşım vardı, Hayli Enteresan. Onu da sonra anlatırım.
18 Ocak 2010 Pazartesi
ben güldüm siz de gülün
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
o arkadaşa haylice selam hürmet temennâ ;)
jora s. bunu çok beğendi.
Yorum Gönder