28 Haziran 2009 Pazar

üçüncü boyuttan düzülkeye düşşşş

çok iyi acı çekebilirim. çok iyi acı çekiyormuş gibi yapabilirim. çok iyi acı mı çekiyorum, çok iyi acı çekiyor numarası mı çekiyorum, ayırt edebilirim. bazen de ayırt edemeyebilirim. sevinmek için bu böyledir, üzülmek için böyledir, istemek, ilgilenmek, hoşlanmamak vs vs çok şey için..

lakin hiç iyi unutamam. unutmuş gibi de yapamam. unutamamak sırtıma yüklenince hiç bir şeyi ayırt edemez olurum.

neden?
hiçbir yüz güzel değil, senin yüzünden..

5 yorum:

vedide yalınayak dedi ki...

ufff.. döktürmüşsün yine.

gazoz kapağı dedi ki...

bazen, geçmişteki benle şimdi ki ben hiç uymuyor. aslında genelde uymuyor. sanki o kız, kızkardeşim gibi. ya da seveceğim bir insan gibi. o kızla seni birbirinizze çok benzetiyorum kimi zaman. tabii kimi zaman. şimdi de benziyor. sanki. sanırım.

jora silverstone dedi ki...

senin geçtiğin yerlerden ben daha önce geçtim mi diyorsun yani..

geçmişteki ben'e uymamak lazım zaten hoca. tekamül hesabı. ben de bu yazıyı yazarkenki ben değilim. az sonra yeniden değişicem mesela. hophophop

gazoz kapağı dedi ki...

bir insan geçerken geçtiği yolu da yıkıyor bence. aynı yoldan ikinci kez geçme imkanı yok. sadece. sen de benim kaybettiğim ama kaybetmek istemediğim bir şey var. onu kaybettiğimi de unutmamamı sağlıyorsun. bu sendeki şey aslında benim kaybettiğim şeyin aynısı değil. nasıl olsun ki. hiçbir şeyin aynısı olamaz. bu acımasızlık olurdu. fakat. hali, bazen kıvamı, bazen tırtıkları benziyor. ben öyle hissediyorum. ayrıca, şu aralar yüzüme baksan çok üzülürdün. tekamül hesabı hiç sıvazlamıyor sırtımı. kaybediyorum. merdivenlerden aşağı inilmez denilmişti bize. merdivenlerden düşülür. dua

jora silverstone dedi ki...

başkalarını bilmem ama beni başkalarıyla yaklaştıran hatta "başka" olmaktan kurtarıp bir'leştiren şey ortak zevkler, beğeniler filan değil de derdin benzerliği oldu her zaman. ne yersem yiyeyim geçmeyen o açlığın benzerine o da müptela olmuş sanki.. gibi şeyler.
biz seninle baya yakınız ayşe. detayları konuşmaya da hacet yok fazla.

"düş" kelimesi de ne acayip di mi