4 Şubat 2008 Pazartesi

ıssız bir adaya düşsem yanıma üç tane Jack Sparrow alırım*

Issız bir adada yalnız kaldıkları gecenin sabahında, bulundukları yeri belli etmek için bütün rom'u yakan Elizabeth ile kaptan Jack Sparrow arasında geçen diyalogdur:
J.S.: no. not good. stop. not good. what are you doing? you've burned all the food, the shade, the rum. (burada kaptan romun yanmakta olduğunu görüp panik yaşıyor, eli ayağı birbirine dolaşıyor tabir caizse)
E.: yes, the rum is gone. (içkilerin tamamını yaktığını itiraf eden E.)
J.S.: why is the rum gone? (rom niye gitti?)
E.: one, because it is a vile drink that turns even the most respectable men into complete scoundrels. two, that signal is over a thousand feet high. the entire royal navy is out looking for me; do you really think that there is even the slightest chance that they won't see it? (makul gerekçelerin "bıdı bıdı bıdı" şeklinde ardarda sıralanması)
J.S.: but why is the rum gone? (işte efsanevi replik: iyi de, rom niye gitti?!!!)

Benim için bu diyalogda sıradan bir güldürüden fazlası var. Çok kıymetli bir şeyi yitidiğimizde gerekçeler anlaşılmaz oluyor ne kadar akla uygun olsalar da. Sebepler bulanıklaşıyor. Sadece kaybedilenin hayalet imajı -artı- onun yokluğundan doğan boşluğun (fena halde açlık çekildiğinde miğdedeki kazınmaya benzeyen) ağrısı kalıyor. Anlamıyorum. Anlayamıyorum neden aşk bitiyor.

*Başlık konuyla alakasız oldu. onun da farkındayım. sıvış sıvış sıvış...

5 yorum:

vedide yalınayak dedi ki...

klasik aşk kahramanlarımızdan leyla ve mecnun'un iki hikayesini getirdin aklıma. birincisi: leyla kara kuru bir kızmış. mecnun'un aşkını duyan biri merak edip leyla'yı görmeye gelmiş. karşısında sıradan, hatta medhine nazaran çirkin denebilecek bir kız görünce "mecnun'un yere göğe sığdıramadığı leyla sen misin?" diye ihtihzayla karışık bir soru sormuş. leylanın cevabı şu: "sen bir de mecnun'un gözleriyle bak"

ikincisi: mecnun, mecnun mecnun gezinirken namaz kılan bir adamın önünden geçmiş. adam namazını bozmuş, mecnun'a çıkışmış. dikkat etsene namaz kılarken önümden geçtin, falan filan diye. mecnun "ne önünden mi geçtim, nerde, ne zaman?" diye cevap verince adam iyice kızmış. işte şurda namaz kılıyodum geldin önümden geçtin! mecnun'un cevabı şu olmuş: "ben leyla'nın aşkından nerede gezdiğimi bilemeden dolaşıyorum, sen huzurullahta beni mi görüyorsun?"

aşk, ötedenberi konuşmaktan çekindiğim bir mevzudur. ama nakil olabilirim: fatih abi demişti ki, aşksa eğer, en aşağı gördüğün beşeri aşktan bile ilahi aşka bir yol vardır. o ilahi aşkın bir cüzüdür. o dönüşür, oraya gitmek ister. eğer yolu açılırsa da gider. bir kediyi bile aşkla seven kişide O'na ulaşma potansiyeli vardır. hatta bununla yükümlüdür. ona sorulur: herkeste olmayan sevme yeteneğini sana verdim, seni bekledim, neden bana gelmedin?

ayse dedi ki...

but why is the rum gone?
!!!

vedide yalınayak dedi ki...

dedik ya, dönüşmeye çalışıyo olabilir. onların rom'u ateşe ve dumana dönüştü. bilirsin var olan hiçbir şey yok olmaz, yoktan da hiçbir şey var olmaz.

ayse dedi ki...

yahu fatma, ben aşkın neden yok olduğunu filan bilirim, bilirsin sen de bildiğimi.
buraya jack sparrow hikayeleri yazdıran şey de bu zaten. sebepleri bildiğim halde kabullenememem aşkın kayboluşunu.
muhakkak böylesi gerektir. olanda hayır vardır bilirim, bilirsin. ama işte gene de why is the rum gone :)
Kaderi kabullenemeyen yanım, malesef törpüleyemediğim, tevekkülü öğretemediğim parçası ruhumun, içimdeki jack sparrow inşallah zamanla olması gerektiği hale gelecek. tevekkül halleri tevekkül makamına dönüşecek. umuyorum bunu.

vedide yalınayak dedi ki...

aslında ne kadar haklısın desem azdır.

var olduğunu bildiğin güzel bir şey gidiyorsa, yerine de henüz daha güzel bir şey gelmemişse buna çıkışmamak tuhaf olur.

ama belki yoldadır, geliyordur. tevekkül dediğimiz şey ne güzeldir herhalde, yapılabilince.

-bir de ben öyle ümid ediyorum ki, o giden şey de aslında ilelebet gitmiyordur. diğerini çağırmak için gitmiş, daha güzeliyle geldiğinde kendince bir yerde vücut bulup yanındaki daha güzelden geçen güzellikle olduğundan daha güzel bir halde sabit kalacak olabilir. öyle ümid ediyorum. hatta buna inanıyorum.