The Newyorker'da, Nabokov'un daha önce hiç yayınlanmamış olan bir hikayesi (natasha)yayınlandı bu ay. 1924'de 25 yaşındayken yazmış. Az önce okumamı tamamladım. Altını çizdiğim bir kaç cümleyi dayanamadım tercüme ettim:
..derin bir kuyuya düşer gibi uykuya yenik düştü....
..Wolfe, bu karşılıksız yankının etkisiyle incinip suskunlaştı. Ve geniş gölün yanıbaşındaki o ferah, ışıklı anda, bir ahenkli böcek gibi bariz bir keder gelip geçti.
...
İçerisinde sokak lambalarının değerli taşlar gibi parladığı mavi bir mutluluk sisinde yükselirken, bunu da babama anlatmalıyım diye düşündü..
..açık mavi şafağın nüfuz ettiği uyuklaması..
tamamını tercüme edebilsem ne kadar iyi olur. nabokov çevirmek de her babayiğidin harcı değil tabi ama bu konuda benim tek dayanağım onun sahiden sadık ve hayranlıkla bağlı bir okuru olmamdır :) neyse bir çevirelim bakalım neye benzeyecek.. yaptığım işi az çok beğenirsem sofraya koyarım. ister yersiniz ister yemezsiniz o size kalmış..
nabokov gelse de dans etsek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nabokov gelse de dans etsek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
17 Haziran 2008 Salı
8 Nisan 2008 Salı
tam sapık
sinestezi: bir algısal üstünlük hali. bebekken hepimizde olan ama sadece çok az insanda ilerleyen yaşlarda muhafaza edilebilen bir durum. sesleri kokuları renkleri birbirleriyle alakalı olarak algılamakmış. mesela bazı kelimeleri renk olarak algılıyormuş bunlar. bir şiir dinlerken rengarenk bir gökkuşağı canlanıyormuş gözlerinde. ya da bir koku duyduklarında bir imge ile bağlantı kuruyormuş beyinleri. ama herkeste olduğu gibi değil. öyle capcanlı, gerçek bir bağlantı. çoğu sanatçı oluyormuş sinesteziklerin. bir tanesi de dünyanın en iyi yazarlarından biri olmuş: Nabokov'um sevgilim :)
bir de lepidopteristmiş. kelebekbilimci yani. hem de özel bir mavi kelebek türünü (Lycaeides melissa) o keşfetmiş. benekli benekli kanatları var. Pnin'de kendisine gönderme yapmış kelebekleri izleyen iki rus bilimadamı arasında geçen konuşma ile "dostumuz vladimir viladimiroviç'in burada olup bu kelebekleri görememesi ne yazık" filan diye.
işte böyle fanatik gibi, adeta sapıkça seviyorum. sonra unutuyorum gidiyor. ne biçim bi insanım. ama nabokov ne güzel bir adammış:) (gene-utanmadan!)
bir de lepidopteristmiş. kelebekbilimci yani. hem de özel bir mavi kelebek türünü (Lycaeides melissa) o keşfetmiş. benekli benekli kanatları var. Pnin'de kendisine gönderme yapmış kelebekleri izleyen iki rus bilimadamı arasında geçen konuşma ile "dostumuz vladimir viladimiroviç'in burada olup bu kelebekleri görememesi ne yazık" filan diye.
işte böyle fanatik gibi, adeta sapıkça seviyorum. sonra unutuyorum gidiyor. ne biçim bi insanım. ama nabokov ne güzel bir adammış:) (gene-utanmadan!)
31 Mart 2008 Pazartesi
Fatih Özgüven
Borges'i çok severim ben. Yıllar önce "Yolları Çatallanan Bahçe"yi Ankara Dost'tan alıp bana hediye etmişti Osman. Hikayelerdeki harikulade zekice kurgunun ötesinde dilindeki akıcılıkla da hayranlığımı kazanmıştı kitap. Elbette çeviriydi. Borges'in dili aslen nasıl kullandığını bilemiyorum. Ama en çok bu kadar güzel kullanmış olabilir bir insan kendi dilini. Daha sonra Tomris Uyar çevirisi olan bazı öykülerini de okudum Borges'in. Her seferinde tutukluk yaşadım. Daha doğrusu Tomris Uyar'ın arı türkçe kullanmak pahasına gözden çıkardığı okunabilirliğin kurbanı oldum.
Bir kaç ay önce hayatımın ilk Nabokov kitabını elime aldığımda farkında değildim ama Allah beni ikinci defa bir çeviri harikasıyla karşılaştırmış ve böylece Nabakov gibi olağanüstü bir yazarı gözden kaçırmama engel olmuş meğerse. Eğer okuduğum ilk Nabakov (Allah korusun!) bir Tomris Uyar tercümesi olsaymış (mesela Pnin) gerçek kıymetini hiç anlamayabilirdim Nabokov'un. Düşünmesi bile korkunç :) Borges'in aksine Nabokov ingilizce yazdığı için bazı yazdıklarını orijinalinden okuma fırsatım da oldu. Neredeyse diyebilirim ki Fatih Özgüven orijinalinden de iyi çevirmiş.
Bu yazı adam gibi olsun istedim ama kafayı zorladıkça sıkıcılaşıyorum onun da farkındayım. Zaten Osman da işten döndü şimdi gidip sofra kurmam lazım.
Son olarak lafın özü: Fatih Özgüven ne çevirirse okunmaya değerdir. Fatih Özgüven'in Türk romancılığı üzerine ettiği laflar önemlidir. (ideefixe'ten röportajı izlenebiliyor) Tomris Uyar her ne kadar ikinci yeninin gelini filanmışsa da (hem de su gibi güzel bir kadınmış) ölenin arkasından laf edilmez ama tercüme işinde berbatmış. Bir daha çevirdiği kitabı almam, okumam. Okumayınız. Şu anda da Pnin'le boğuşuyorum. Seziyorum aslında ne kadar leziz cümleler olduğunu okuduklarımın. Böyle tuzlu çilekli pasta yemek gibi bişey..
ekleme: Fatma sen zaten söylemiştin Fatih Özgüven'i iyi biliriz gibi birşeyler.. aylak adam/yusuf atılgan tavsiye ediyorlar kendileri. okuyalım kısmetse. Bir de kitapyurdu.com aynı siparişi iki defa gönderdi. Elimde fazladan üç kitap var (Pnin, Körlük-jose saramago, derviş ve ölüm-selimoviç) Paylaşabiliriz :)
Bir kaç ay önce hayatımın ilk Nabokov kitabını elime aldığımda farkında değildim ama Allah beni ikinci defa bir çeviri harikasıyla karşılaştırmış ve böylece Nabakov gibi olağanüstü bir yazarı gözden kaçırmama engel olmuş meğerse. Eğer okuduğum ilk Nabakov (Allah korusun!) bir Tomris Uyar tercümesi olsaymış (mesela Pnin) gerçek kıymetini hiç anlamayabilirdim Nabokov'un. Düşünmesi bile korkunç :) Borges'in aksine Nabokov ingilizce yazdığı için bazı yazdıklarını orijinalinden okuma fırsatım da oldu. Neredeyse diyebilirim ki Fatih Özgüven orijinalinden de iyi çevirmiş.
Bu yazı adam gibi olsun istedim ama kafayı zorladıkça sıkıcılaşıyorum onun da farkındayım. Zaten Osman da işten döndü şimdi gidip sofra kurmam lazım.
Son olarak lafın özü: Fatih Özgüven ne çevirirse okunmaya değerdir. Fatih Özgüven'in Türk romancılığı üzerine ettiği laflar önemlidir. (ideefixe'ten röportajı izlenebiliyor) Tomris Uyar her ne kadar ikinci yeninin gelini filanmışsa da (hem de su gibi güzel bir kadınmış) ölenin arkasından laf edilmez ama tercüme işinde berbatmış. Bir daha çevirdiği kitabı almam, okumam. Okumayınız. Şu anda da Pnin'le boğuşuyorum. Seziyorum aslında ne kadar leziz cümleler olduğunu okuduklarımın. Böyle tuzlu çilekli pasta yemek gibi bişey..
ekleme: Fatma sen zaten söylemiştin Fatih Özgüven'i iyi biliriz gibi birşeyler.. aylak adam/yusuf atılgan tavsiye ediyorlar kendileri. okuyalım kısmetse. Bir de kitapyurdu.com aynı siparişi iki defa gönderdi. Elimde fazladan üç kitap var (Pnin, Körlük-jose saramago, derviş ve ölüm-selimoviç) Paylaşabiliriz :)
1 Mart 2008 Cumartesi
lolitayı okumak istemek
yazarının nabokov olduğunu öğrenir öğrenmez, özünde düpedüz tiksindirici olan bir şey nasıl olur da "güzel" anlatılır, sırf bunu görebilmek için "lolita"yı okumaya karar verdim. alev alatlı nabokov'u yerden yere vurmuş: bu kitabı yazdığı sırada (1939'da) dünya siyasi açıdan karmakarışıktı, katliamlar vs.. bir yazar dünyadan nasıl bu kadar kopuk olur, o sırada böyle bir kitabı yazmayı nasıl içine sindirir diye. işte ben de tam bu yüzden seviyorum nabokov'u. dünyada ne olursa olsun, onun içindeki "başka dünya"ya karışmamış. ak da dese güzel demiş, bok da dese güzel demiş. hastayım nabokov'a.
kusura bakma alev hanım teyze, yollarımız burada ayrılıyor. ne yapalım kader böyle imiş. şu "minyatür güzelliği" iltifatının hatırına gene de bir açık kapı bırakıyorum.
kusura bakma alev hanım teyze, yollarımız burada ayrılıyor. ne yapalım kader böyle imiş. şu "minyatür güzelliği" iltifatının hatırına gene de bir açık kapı bırakıyorum.
9 Şubat 2008 Cumartesi
zihnimin tembelliği, bi dur lütfen
zihnim eskiden olduğu gibi dinç değil. bu haliyle beni pek yormuyor. zaman zaman şikayet etsem de aslında hoşnutsuz sayılmam durumumdan.
aylardan sonra ilk defa o buğusuz, açık zihne yeniden kavuşmak istiyorum şimdi. hiç olmazsa bir kaç saat için. okuduğum kitabı anlatabilmek istiyorum. Sebastian Knight'ın Gerçek Yaşamı'nın neden bu kadar nefis bir kitap olduğunu bir yerlere yazabilmek istiyorum.
Vladimir Nabokov, seni çok büyük bir saygıyla anıyorum. Bir dakika saygı duruşuna davet ediyorum herkesi :P
aylardan sonra ilk defa o buğusuz, açık zihne yeniden kavuşmak istiyorum şimdi. hiç olmazsa bir kaç saat için. okuduğum kitabı anlatabilmek istiyorum. Sebastian Knight'ın Gerçek Yaşamı'nın neden bu kadar nefis bir kitap olduğunu bir yerlere yazabilmek istiyorum.
Vladimir Nabokov, seni çok büyük bir saygıyla anıyorum. Bir dakika saygı duruşuna davet ediyorum herkesi :P
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)